felsefe'nin kapı-önü sendromu..

"iki satır"ı arıyorum günlerdir,
şuraya yazmak için iki satırı arıyorum her yerde..

gülhane'den sirkeci'ye inerken cam kenarı tramvayda bakındım ilkin,
sonra beşiktaş'tan kadıköy'e aktarırken kız kulesi açıklarında (ben kız kurusu demeyi tercih ediyorum ya aslında)
sonunda, iki sokak aşağıdaki köhne birahanede, önceki günü daha sonrakine bağlamaya çalışırken buldum sanırım o iki satırı.. belki de aradığım “iki satır”, o “iki satır”ı ararken kaçırdığım detaylardı.. bir şeyi takıyoruz kafamıza, ya da yönleniyoruz bir şeye, o şeye ulaşmak için bizi mutlu edecek bir çok şeyi acımasızca yok sayıyoruz..

sonrasında o geceyi ertesi güne bağlamanın ve kafamdaki o karmaşık sorulardan birini daha biraz olsun çözmenin verdiği mutlulukla eve doğru bir peter pan edasıyla (niçe ağır kaçar) yönlendim (alkol etkisi ile bi karış havadayım ya o yüzden peter pan, süperman’dir batman’dir gücenmesin yoksa).. kapının önüne gelince cebimdeki bi eksikliği fark ettim.. anahtarı içerde unutmuştum..

ve felsefe’nin sokakla kesiştiği noktada tek başınaydım artık..