felsefe'nin kapı-önü sendromu..

"iki satır"ı arıyorum günlerdir,
şuraya yazmak için iki satırı arıyorum her yerde..

gülhane'den sirkeci'ye inerken cam kenarı tramvayda bakındım ilkin,
sonra beşiktaş'tan kadıköy'e aktarırken kız kulesi açıklarında (ben kız kurusu demeyi tercih ediyorum ya aslında)
sonunda, iki sokak aşağıdaki köhne birahanede, önceki günü daha sonrakine bağlamaya çalışırken buldum sanırım o iki satırı.. belki de aradığım “iki satır”, o “iki satır”ı ararken kaçırdığım detaylardı.. bir şeyi takıyoruz kafamıza, ya da yönleniyoruz bir şeye, o şeye ulaşmak için bizi mutlu edecek bir çok şeyi acımasızca yok sayıyoruz..

sonrasında o geceyi ertesi güne bağlamanın ve kafamdaki o karmaşık sorulardan birini daha biraz olsun çözmenin verdiği mutlulukla eve doğru bir peter pan edasıyla (niçe ağır kaçar) yönlendim (alkol etkisi ile bi karış havadayım ya o yüzden peter pan, süperman’dir batman’dir gücenmesin yoksa).. kapının önüne gelince cebimdeki bi eksikliği fark ettim.. anahtarı içerde unutmuştum..

ve felsefe’nin sokakla kesiştiği noktada tek başınaydım artık..

ananem vol.1



















Rahmetli ananem, (gittiği yerde mutludur umarım) çayı çok severdi..
bi allahın gününü çaysız geçirdiğini annem görmemiş..
Yaz sıcağında (bknz: antalya sıcağı) çay içmek kolay olmadığından ananem çayın demini koyduktan sonra üstüne su yerine buz atardı, üstüne de yarım dilim limon..

rahmetli yıllar önce piyasadaki bi boşluğu iyi yakalamış.. çocukları biraz daha girişimci olsaydı, belki çoğumuz bugün lipton'un "ice tea"si yerine makbule'nin "buzlu çaylarını" içiyor olacaktı.. bu yüzden kahraman bakkallardan süper marketlere kadar heryerde bulunan "ice tea"nin limonlusunu ne zaman görsem aklıma ananem gelir..
muhtemelen o da çok yukarlardan elinde "limonlu buzlu çayıyla" beni seyretmektedir..

*resimdekiler ananem ve teyzem, teyzemin karakalem çalışması
bknz: ayşe mercan - desen çalışmalarım

mutsuz sonlar ve çingeneler..

mutsuz sonları hep daha çok sevdim,
şatolarda cüceleriyle sonsuza dek mutlu yaşayan ikinci kalite pamuktan prensesler yerine..

ve çingeneler,
heryerde aynılar,
farklı kıtalarda, farklı dillerde, farklı dinlerde..
bizse semte göre değişiyoruz..

caretta caretta..

yolumu kaybedince,
içgüdüsel olarak,
denize doğru yürüyorum..