düş fırçaları..




sevgililerin birbirlerinin evlerine bıraktıkları diş fırçaları tekil yaşamdan çoğul yaşama geçişte attıkları ilk adım sanırım..

nikah memurlarının belediye başkanlarından aldıkları yetkiye ve sandalyelerine dayanarak başlattıkları ilişkilerden pek verim alındığı söylenemez..

diş fırçanı alıp gelsen?
öylece..

gerekli şeyler..

çok fazla şey değil Tanrım inan ki,
gerçekten..

duvarda bir tablo,
muhtemelen munch
ya da hayır ya, gogh..

duvara paralel küçük bir sehpa,
üzerinde bir pikap,
cibelle bir tom waits şarkısı söylüyor..

yerde yarım şişe yakut
iki kadeh..

ellerimin bitip parmakuçlarımın başladığı yerde
bacaklarını kıvırıp oturan bir kadın..
öylesine bir kadın değil ama..
"o" işte..

sonrası,
sonrası cemal süreya..
"şu hayat fena değildir,
üstü kalsın.."

eksik şeyler

bazen hiçkimse gelmiyor,
hiçbişey,
hatta uyku bile..

sanırım böyle zamanlarda ihtiyaç duyuyor insan,
beşiktaş'tan kalkıp çok çok uzaklara giden vapurlara,
dönmemecesine..

böyle zamanlarda arzu duyuyor insan galata kulesi'nin bekçisi olmaya,
biri beklemeli keza aşıküreten bir yapısı var,
ben anlamam, mimarlar incelesin işte..

böyle zamanlarda rakı içmek istiyor insan orhan veli ile,
ya da cemal süreya ile bikaç kadeh kırmızı şarap,
muhtemelen gece onikiden sonra..

çingene çadırı gibi oldu aklıma geleni yazıyorum buraya,
sürrealizm diyorlar, hayalperestlik diyorlar, ipsiz sapsız işi diyorlar,
manik depresiflikten diyen var, kafayı yedi diyen var, yalnızlıktan diyen var..

bense "sensizlik" demeyi tercih ediyorum..
sonrası sanırım "sessizlik"
güzel geceler..

yazıya eşlik eden şarkı

Lades

bir lades'e tutuşmuştuk çok önce,
sen gittin,
ama benim hala "aklımda"
sın..